Dini Hikayeler Arsivi 1 Asd10
Dini Hikayeler Arsivi 1 Asd10
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Dini Hikayeler Arsivi 1

Aşağa gitmek 
Sayfaya git : 1, 2, 3  Sonraki
YazarMesaj
Warrior
Co Admin
Co Admin
Warrior



Başarı Puanı
Başarı Puanı:
Dini Hikayeler Arsivi 1 Imgleft45/258Dini Hikayeler Arsivi 1 Emptybarbleue  (45/258)

Dini Hikayeler Arsivi 1 Empty
MesajKonu: Dini Hikayeler Arsivi 1   Dini Hikayeler Arsivi 1 Icon_minitimePerş. Haz. 24, 2010 11:44 am

Ey doğruların yardımcısı olan Allah’ım

Gencin birisi Kâbe’de hep, Ey doğruların yardımcısı olan Allah’ım, ey
haramdan sakınanların yardımcısı olan Allah’ım, sana hamdü sena ederim

diye dua eder. Bu durum herkesin dikkatini çeker. Birisi, (Neden hep
aynı duayı yapıyorsun, başka bir şey bilmiyor musun?) der. O da anlatır:
7-8 sene önce yine Kâbe’de iken içi altın dolu bir torba buldum. Tam
1000 altın vardı. İçimden bir ses (Bu altınlarla, şunları şunları
yaparsın) diyordu. Hayır dedim kendi kendime, bu benim değil, başkasının
malı, kullanmam haram olur dedim.

Bu sırada birisi, (Şöyle bir torba bulan var mı?) diye bağırıyordu.
Çağırdım onu, nasıl bir torbaydı, içinde ne vardı diye sordum. Torbayı
tarif etti ve içinde 1000 altın vardı dedi. Al öyleyse torbanı diyerek
verdim. Adam torbayı açıp içinden bana 30 altın verdi.

Pazara gittim. Temiz yüzlü genç bir esiri [köleyi] överek satıyorlardı.
Gencin temizliği dikkatimi çekti. Yanlarına gittim, bu köle için ne
istiyorsunuz dedim. 30 altın dediler. Adamdan aldığım 30 altını verip
genci satın aldım.

Bir iki yıl geçti. Genç çok çalışkan, çok edepli idi. Onu aldığıma çok
memnun olmuştum. Bir gün onunla giderken karşıdan iki üç kişi geliyordu.
Genç bana dedi ki, (Efendim, ben Fas emirinin oğluyum. Bu gelenler
babamın adamları. Beni buldular. Senden beni satın almak isterler. Sen
iyi bir insansın, onlara 30 bin altından aşağıya satma) dedi.

O kişiler yanıma geldi, bu esiri bize satar mısın dediler. Satarım
dedim. 60 altın verelim dediler. Olmaz dedim. İyi ama sen bunu 30 altına
almadın mı? Biz sana iki mislini veriyoruz dediler. Öyleyse gidin
pazardan alın dedim. Artıra artıra 20 bin altına kadar çıktılar. 30
binden aşağı olmaz dedim. Çaresiz kabul ettiler. Altınları verip, genci
alıp gittiler.

Ben o 30 bin altınla, işyerleri açtım, ticaret yaptım, daha çok zengin
oldum. Bir gün bana arkadaşlar, çok zengin bir ailenin iyi bir kızı var.
Babası yeni vefat etti. Onunla seni evlendirelim dediler. Ben de olur
dedim. Nikah kıyıldı. Deve yükleri çeyizini getirdiler. Çeyiz arasında
bir torba dikkatimi çekti. Kıza, bu nedir dedim. İçinde 970 altın var,
babam Kâbe’de bunu kaybetmiş, bulan gence 30 unu vermiş. Kalanını da
bana hediye etti, çeyizine koyarsın dedi. Demek ki bulduğum altınlar
benim rızkım imiş, vermese idim haram yoldan gelecekti, şimdi helal
yoldan yine bana geldi.

Bana yardım edip haramlardan koruyan, nice nimetler ihsan eden yüce
Rabbime hamd ederim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Warrior
Co Admin
Co Admin
Warrior



Başarı Puanı
Başarı Puanı:
Dini Hikayeler Arsivi 1 Imgleft45/258Dini Hikayeler Arsivi 1 Emptybarbleue  (45/258)

Dini Hikayeler Arsivi 1 Empty
MesajKonu: Geri: Dini Hikayeler Arsivi 1   Dini Hikayeler Arsivi 1 Icon_minitimePerş. Haz. 24, 2010 11:45 am

Fidanlar şimdiden meyve verdi

Bir hükümdar maiyetiyle birlikte gezintiye çıkmıştı Yolu üzerindeki bir
köyde çok yaşlı bir adamın tarlasına fidan dikmekle meşgul olduğunu
gördü, gayreti hoşuna gitti, yanına gelip latife yapmak istedi:
- Baba, sen ne diye fidan dikmeye uğraşıyorsun? Maşallah yaşını
yaşamışsın, bu diktiğin fidanların meyvesinden belki de yiyemezsin.

İhtiyar cevap verdi:
- Bu diktiğim fidanların meyvesini bizim yememiz şart değil evlat. Biz
nasıl bizden öncekilerin diktiği fidanların meyvesinden yiyorsak, bizim
diktiğimiz fidanların meyvesini de bizden sonrakiler yer.

Bu cevap hükümdarın hoşuna gitti ve mükafat olarak ihtiyara bir kese
altın verilmesini emretti.
İhtiyar bu ihsanı tebessümle karşıladı:
- Gördün mü evlat, bizim diktiğimiz fidanlar şimdiden meyve verdi.

Bu cevap da hükümdarın hoşuna gitti, bir kese daha altın verilmesini
emretti.
Yaşlı köylü güldü:
- Evlat herkesin diktiği fidan yılda bir defa meyve verir, bizim
diktiğimiz fidan yılda iki defa meyve verdi.

Bu cevap da hükümdarın hoşuna gitti ve bir kese daha altın verilmesini
emretti. Ama bu defa vezir araya girdi ve hükümdarı uyardı:
- Aman sultanım bir an önce buradan uzaklaşalım. Bu ihtiyar bu gidişle
hazineye de darı ektirecek
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Warrior
Co Admin
Co Admin
Warrior



Başarı Puanı
Başarı Puanı:
Dini Hikayeler Arsivi 1 Imgleft45/258Dini Hikayeler Arsivi 1 Emptybarbleue  (45/258)

Dini Hikayeler Arsivi 1 Empty
MesajKonu: Geri: Dini Hikayeler Arsivi 1   Dini Hikayeler Arsivi 1 Icon_minitimePerş. Haz. 24, 2010 11:45 am

Hadim-ül harameyn de

Yavuz Sultan Selim Han, Mısır'ı fethetmiş ve hilafet 1516 yılında
Abbasilerden Osmanlılara geçmişti. Cuma günü Ümeyye Camiinde Cuma namazı
kılınırken, imam Hutbede halifenin ismini zikredip (Hakim-ül
harameynişşerifeyn = Mekke ve Medine'nin hükümdarı) dedi. Yavuz hemen
oturduğu yerden ayağa kalkarak, (İmam efendi, Hakim-ül harameyn deme,
Hadim-ül harameyn = Mekke ve Medine’ye hizmet eden de) dedi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Warrior
Co Admin
Co Admin
Warrior



Başarı Puanı
Başarı Puanı:
Dini Hikayeler Arsivi 1 Imgleft45/258Dini Hikayeler Arsivi 1 Emptybarbleue  (45/258)

Dini Hikayeler Arsivi 1 Empty
MesajKonu: Geri: Dini Hikayeler Arsivi 1   Dini Hikayeler Arsivi 1 Icon_minitimePerş. Haz. 24, 2010 11:45 am

Hafıza meselesi

Padişah, okunan bir şeyi bir dinleyişte ezberlermiş. Birinci vezir 2
defa okunanı, ikinci vezir de 3 defa okunanı ezberlermiş. Şair Abdülbaki
efendi, yeni yazdığı bir şiiri, Padişaha takdim edince, Padişah, oku
bakalım der. Şiir hoşuna gidince Padişah bir latîfe yapmak ister:
- Burada herkes bu şiiri bilir. Neresi yeni bunun? Yoksa sen, bilmez mi
sanıyordun?

Şair şaşırır:
- Efendim nasıl olur, bu şiiri yeni yazdım ve ilk defa burada okudum.
Bilmeniz nasıl mümkün olur?
- Bak şimdi ben okuyorum sen dikkatle dinle!

Padişah şiiri okur ve şairin çok fazla şaşırdığını görünce, iki defa
dinlediği için ezberleyen birinci vezire dönüp der ki:
- Abdülbaki efendi iyice tatmin olması için, bir de şiiri sen oku
bakalım!

Şairin şaşkınlığı iyice artar. Padişah ikinci vezire der ki:
- Bir de sen oku da, Abdülbaki efendi iyice kanaat getirsin artık.

O da yanlışsız okur. Şair ne diyeceğini şaşırmış vaziyette iken, Padişah
durumu anlatır ve hediyelerle uğurlar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Warrior
Co Admin
Co Admin
Warrior



Başarı Puanı
Başarı Puanı:
Dini Hikayeler Arsivi 1 Imgleft45/258Dini Hikayeler Arsivi 1 Emptybarbleue  (45/258)

Dini Hikayeler Arsivi 1 Empty
MesajKonu: Geri: Dini Hikayeler Arsivi 1   Dini Hikayeler Arsivi 1 Icon_minitimePerş. Haz. 24, 2010 11:46 am

Hakimin üç kusuru

Hz. Ömer, hilafeti zamanında Hımıs ileri gelenlerine bir mektup yazıp,
çevredeki fakirlerin kendisine bildirilmesini isteyerek yardım edeceğini
bildirdi. Hımıs'lılar Şam ve civarında bulunan fakirlerin bir listesini
Halife Hz. Ömer'e arzettiler. Hz. Ömer gelen listeyi açıp baktığında
listenin başında kadı olarak tayin ettiği Sa'd bin Amir'in ismini görüp
listeyi getirenlere hakiminin mali durumunu sordu. Onlar, (Hakimimiz
hakikaten gayet fakirdir. Elinde avucunda olanı fakir fukaraya
dağıtıyor, rüşvet olacağı korkusundan, bizim de en küçük bir hediyemizi
bile kabul etmiyor) dediler.

Hz. Ömer sordu:
- Allah'tan bu kadar korkan hakiminizin hoşunuza gitmeyen tarafları da
var mı?

Evet diyerek kusurlarını şöyle sıraladılar:
1- Vazifesine sabah namazından sonra başlaması gerekirken kuşluk vakti
başlıyor.
2- Evine çekilir aramıza girmez.
3- Haftada bir gün, evinden dışarı bile çıkmaz. Kapısı arkasından
kilitlidir.

Hz. Ömer, onlara bir kısım erzak ve giyecek vererek gönderdi. Hakim Sa'd
bin Amir'i de bunların sebebini öğrenmek üzere huzuruna davet etti.

Hakim, Hz. Ömer'in huzuruna gelince durumu anlattı:
Birinci kusurum; ailem hasta olduğundan evin bütün işlerini
bizzat kendim görüyorum ve bu sebepten vazifemin başına ancak kuşluk
vakti gelebiliyorum.

İkincisi ise
; akşam olunca gün boyu yaptığım işlerin muhasebesini
yapıyor acaba yaptığım işlerde bir kusurum var mı diye onu tetkik
ediyorum.

Üçüncüsü
; sırtımdakinden başka giyecek elbisem yoktur. Haftada bir
gün giydiğim çamaşırlarımı yıkıyor temizlik işleri ile meşgul oluyorum.
Hatta evimde bile üzerime alacak bir elbisem olmadığından yıkadığım
çamaşırlarım kuruyuncaya kadar hiçbir kimseyi görüşmeye bile kabul
edemiyorum.

Sa'd bin Amir'in bu izahatı karşısında Hz.Ömer çok memnun oldu ve ondan
sonra Sad'ı hatırladıkça, (Ah Sa'd ah, Allah korkusu seni ne kadar
yüceltmiş) der onunla iftihar ederdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Warrior
Co Admin
Co Admin
Warrior



Başarı Puanı
Başarı Puanı:
Dini Hikayeler Arsivi 1 Imgleft45/258Dini Hikayeler Arsivi 1 Emptybarbleue  (45/258)

Dini Hikayeler Arsivi 1 Empty
MesajKonu: Geri: Dini Hikayeler Arsivi 1   Dini Hikayeler Arsivi 1 Icon_minitimePerş. Haz. 24, 2010 11:46 am

Hakkımızda belki bu hayırlıdır

Çölde, yaşayan bir bedevinin bir horozu, bir köpeği ve bir de merkebi
vardı. Horoz, sabahları öter, onları namaza uyandırırdı. Bir gün tilki
horozu alıp götürdü. Çoluk çocuğu üzüldü. Bedevi, hakkımızda belki bu
hayırlıdır
diyerek onları teselli etti. Bir kurt, yüklerini taşıyan
merkebini parçaladı. Bedevi, üzülen çoluk çocuğunu yine, belki
hakkımızda hayırlısı budur
diyerek teselli etti. Bir müddet sonra
kendilerine bekçilik eden köpekleri de öldü. Bedevi yine ailesini
teselli etti.

Bir sabah gördüler ki, ilerideki birkaç çadırda yaşayanlar, esir
alınarak götürülmüş. Hayvanlarının sesleri, merkep anırması, horoz
ötmesi ve köpek havlaması çadırda yaşayanları ele vermiş. Bedevinin
hayvanları olmadığı için onların varlığından haberdar olamamışlar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Warrior
Co Admin
Co Admin
Warrior



Başarı Puanı
Başarı Puanı:
Dini Hikayeler Arsivi 1 Imgleft45/258Dini Hikayeler Arsivi 1 Emptybarbleue  (45/258)

Dini Hikayeler Arsivi 1 Empty
MesajKonu: Geri: Dini Hikayeler Arsivi 1   Dini Hikayeler Arsivi 1 Icon_minitimePerş. Haz. 24, 2010 11:46 am

Hangi günahımızdan dolayı

Somuncu baba, bir talebesine, bir teneke buğday verip, bunun yarısını
kendin için, yarısını da benim için bir tarlanın yarısına ek der. Talebe
eker. Ekinlerin yetiştiği mevsimde, tarlaya giderler, talebenin olan
kısımdaki ekinler gayet iyi yetişmiş, Somuncu babanınki ise
gelişmemişti. Talebeye gelişen mahsulün kimin olduğunu sorar. Talebe de
utancından (Sizin) der. Somuncu baba, (Biz ahiretimiz için çalışıyorduk.
Acaba hangi günahımızdan dolayı dünyamız mamur olmaya başladı da bu
ekinler böyle yetişti?) der.

Talebe, gerçeği söyleyerek hocasının üzüntüsünü giderir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Warrior
Co Admin
Co Admin
Warrior



Başarı Puanı
Başarı Puanı:
Dini Hikayeler Arsivi 1 Imgleft45/258Dini Hikayeler Arsivi 1 Emptybarbleue  (45/258)

Dini Hikayeler Arsivi 1 Empty
MesajKonu: Geri: Dini Hikayeler Arsivi 1   Dini Hikayeler Arsivi 1 Icon_minitimePerş. Haz. 24, 2010 11:46 am

Herkesin ceza ve mükafatı verilmiş

Behlül Dânâ, bir gün Harun Reşid'den bir vazife istedi. Harun Reşid de
ona çarşı pazar ağalığını verdi. Behlül hemen işe koyuldu. İlk olarak
bir fırına gitti. Birkaç ekmek tarttı hepsi normal gramajından noksan
geldi. Dönüp fırıncıya sordu:
“Hayatından memnun musun, geçinebiliyor musun, çoluk-çocuğunla ağzının
tadı var mı?”
Adam her soruya olumsuz cevap verdi.

Behlül bir şey demeden ayrıldı ve bir başka fırına geçti. Orada da
birkaç ekmek tarttı ve gördü ki bütün ekmekler gramajından fazla
geliyor, eksik gelmiyor. Aynı soruları bu fırının sahibine de sordu ve
her soruya olumlu cevap aldı.

Bundan sonra başka bir yere uğramadan doğru Harun Reşid'in huzuruna
çıktı ve yeni bir vazife istedi. Harun Reşid, "Behlül daha demin vazife
verdik sana, ne çabuk bıktın?" dedi.

Behlül açıkladı:
“Çarşı pazarın ağası varmış! Benden önce ekmekleri tartmış, vicdanları
tartmış, buna göre herkes hesabını ödemiş, ceza ve mükafatları verilmiş,
bana ihtiyaç kalmamış.”


Hocamdan tek şey öğrendim

Bir gün bir âlime, yakınlarından biri, (Sen hep hocam hocam diyorsun,
anlat bakalım sen hocandan ne öğrendin?) diye sorar. Talebeleri merak
ederler, bu kadar geniş bir soruya ne cevap verecekler diye. Kim
sevilir, kim sevilmez bunu öğrendim
der.
Evet hubbi fillah buğdi fillah imanın şartlarındandır. Yani Allah için
sevmek, Allah için buğzetmek.

Hz. Süleyman ve karınca

Süleyman aleyhisselam, Beyt-ül-Makdis’in inşasını bitirince, Allahü
teâlâdan, takdirine uygun hüküm ile hükmetmeyi nasip etmesini istedi. Bu
ona verildi. Kendisinden başka bir kimseye verilmeyen bir mülk ve
saltanatın, kendisine verilmesini de istedi. Bu da ona verildi.
Beyt-ül-Makdis’in inşasını bitirince, bu mescitte sırf namaz kılmak için
gelen kimsenin, buradan, anasından doğduğu günkü gibi günahlarından
temizlenmiş olarak çıkmasını diledi.

Resulullah efendimizin ümmetine de, bu mescitte namaz kılmak çok sevap
olmuştur. Nitekim hadis-i şerifte; (Mescid-i Haram’da kılınan namaz,
yüz bin namaza; benim mescidimde kılınan namaz, bin namaza; Mescid-i
Aksa’da kılınan namaz beş yüz namaza denktir)
buyuruldu.

Ahit sandığını koydu
Süleyman aleyhisselam, Mescid-i Aksa’ya, Musa aleyhisselamdan beri
nesilden nesile geçerek gelen Ahit sandığını koydu. Bu durum,
Beyt-ül-Makdis’in Buhtunnasar tarafından yıkılmasına kadar devam etti.
Buhtunnasar, Kudüs’ü alınca, şehri yakıp yıktı. Mescid-i Aksa’da bulunan
altın, gümüş ve diğer mücevherleri alıp, Babil’e götürdü.

Süleyman aleyhisselamın, cinler tarafından dokunmuş olan bir yaygısı
vardı. Kendisi ve ordusu bu yaygının üzerine çıkar, rüzgar onu emredilen
yere götürürdü. Sabahtan öğleye kadar bir aylık, öğleden akşama kadar
da bir aylık yol katederdi. Ayrıca rüzgar, duymak istediği sesleri de
Süleyman aleyhisselama getirirdi.

Süleyman aleyhisselamın ordusundaki vazifeliler, yemek kaplarını ve
malzemelerini de yanlarına alır, ihtiyaç oldukça yemek yapar, ekmek
çıkarırlardı. Bu şekilde havada seyahat ederlerdi. Yine bir gün emir
verilip, Süleyman aleyhisselam ve ordusu, İran’daki İstahar şehrinden
Yemen tarafına hareket etti.

Süleyman aleyhisselamın ordusu daha sonra Taif’te Sedir vadisine, sonra
da karıncaların çok olduğu Neml vadisine ulaştı. Süleyman aleyhisselamın
ordusunun, kendilerine doğru geldiğini gören karıncaların reisi
durumundaki dişi bir karınca, arkadaşlarını ikaz edip dedi ki:
- Ey karıncalar! Süleyman aleyhisselam ve ordusu bize doğru geliyor.
Çabuk yuvalarınıza girin! Bilmeden üstünüze basıp sizi öldürebilirler.

Bunun üzerine, karıncalar, reislerinin sözüne uyarak yuvalarına
girdiler.

Karıncanın verdiği ders
Karınca, Süleyman aleyhisselama itaat etmekle memurdu. Elbette itaat
ettiği zatı, onun fazilet ve adaletini bilirdi. Karıncalarda, Allahü
teâlânın ihsan ettiği bir anlayış vardır. Çünkü onlar, faydalarına olan
şeyleri bilirler. Mesela, yuvalarına götürdükleri buğday tanesini,
çimlenmemesi için ikiye bölerler. Fakat, kişniş otunu dört parça
yaparlar. Çünkü kişniş otu, iki parça olursa tekrar bitip büyür.
Süleyman aleyhisselam, dişi karıncanın, âyet-i kerimede beyan buyurulan
sözünü, uzaktan duydu, tebessüm etti. Bunun üzerine, karıncalar
yuvalarına girinceye kadar, ordusunu vadiye bırakmadı.

Hayvan bile reisi bulunduğu topluluğu korumaya çalışıyordu. İnsan için,
karıncanın bu davranışında ibretler vardı. Zira insan da emri
altındakileri korumalıydı. Çoban, güttüğü sürüyü her türlü tehliaaae
karşı nasıl koruyorsa, cemiyetteki idareci olanlar da, idare ettikleri
kimseleri korumalıydılar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Warrior
Co Admin
Co Admin
Warrior



Başarı Puanı
Başarı Puanı:
Dini Hikayeler Arsivi 1 Imgleft45/258Dini Hikayeler Arsivi 1 Emptybarbleue  (45/258)

Dini Hikayeler Arsivi 1 Empty
MesajKonu: Geri: Dini Hikayeler Arsivi 1   Dini Hikayeler Arsivi 1 Icon_minitimePerş. Haz. 24, 2010 11:46 am

Kalbime kibir gelmesinden korktum

Evliyaullahtan bir zat, Ramazan günü talebeleriyle birlikte bir şehre
gitmek için yola çıktılar. Şehre yaklaştıklarında akın akın insanların
kendilerini karşılamak üzere yollara döküldüklerini gördüler. Mübarek
zat, hemen çıkınından kuru ekmeğini çıkararak ağzına attı. Bunu gören
ahali, (Biz de bu zatı, âlim bir veli bilirdik, Ramazan günü oruç
tutmuyor, üstelik açıktan oruç yiyor. Böyle birisi ile konuşulur mu
hiç?) diyerek dağıldılar.

Talebeleri yaptığı hareketin sebebi hikmetini sorduklarında, (O kadar
insanın bizim için yollara döküldüğünü gördüğümde kalbime kibir ve
büyüklenme gelmesinden korktum, onların gözünden düşüp nefsimi
aşağılatmak için bunu yaptım. Ekmeği ısırdım ama yutmadım. Herkes ekmeği
yediğimi sandı. Kalbime kibir yerleşerek Allahü teâlânın gazabına sebep
olsaydım, hâlim ne olurdu)
dedi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Warrior
Co Admin
Co Admin
Warrior



Başarı Puanı
Başarı Puanı:
Dini Hikayeler Arsivi 1 Imgleft45/258Dini Hikayeler Arsivi 1 Emptybarbleue  (45/258)

Dini Hikayeler Arsivi 1 Empty
MesajKonu: Geri: Dini Hikayeler Arsivi 1   Dini Hikayeler Arsivi 1 Icon_minitimePerş. Haz. 24, 2010 11:47 am

Kalbiniz kırılacağına taş kırılsın

Sultan Mahmud-u Gaznevi hazretleri bir savaş sonunda çok kıymetli bir
elmas yakut taşı ganimet olarak ele geçirir. Sonra taşı eline alarak baş
vezirine, (Al bu taşı kır, paramparça et) der.
Baş vezir der ki:
- Aman efendim bu çok kıymetli ben bunu kıramam.

Sonra yanındaki diğer vezire aynı şeyi söyler. O da der ki:
- Bu çok kıymetlidir, kırılmaz bu.

Diğerlerinin hepsi aynı şeyi söylerler.
Sultan, özel hizmetçisi Ayaz’ı çağırıp, (Al bu taşı kır) der.
Daha demeye kalmadan Ayaz taşı yere vurup kırar, paramparça eder.

Padişah hiddetli bir şekilde der ki:
- Bre Ayaz sen ne yaptın, vezirler bunun çok kıymetli olduğunu
söylediler. Nasıl kırarsın bunu?
Ayaz der ki:
-Efendim, ben taştan ne anlarım, benim için kıymetli olan sizin
emrinizdir, sizin kalbinizdir, kalbiniz kırılacağına varsın taş
kırılsın.

Sultan vezirlerine dönüp der ki:
- Ayaz’ı niçin sevdiğimi anladınız değil mi? Sizin gibi beni bir taşa
değişmedi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Warrior
Co Admin
Co Admin
Warrior



Başarı Puanı
Başarı Puanı:
Dini Hikayeler Arsivi 1 Imgleft45/258Dini Hikayeler Arsivi 1 Emptybarbleue  (45/258)

Dini Hikayeler Arsivi 1 Empty
MesajKonu: Geri: Dini Hikayeler Arsivi 1   Dini Hikayeler Arsivi 1 Icon_minitimePerş. Haz. 24, 2010 11:47 am

Kapatılamayan kapı

Bir zamanlar valilik yapan birisinin çok güzel bir bahçesi vardı.
Rengarenk çiçeklerle donatılmış, tam bir zevk ve sefa yeriydi. Bir gün
vali, bu bahçeye geldi. Orada bahçıvanın hanımını gördü. Kadın çok
güzeldi. Vali, bir bahane ile kadının kocası olan bahçıvanı, bir iş için
dışarıya gönderdi. Kadına da dedi ki:
- Bahçenin kapılarını kapat. Hiçbir kapı açık kalmasın!

Kadın, akıllı ve namuslu idi. Valinin kendisine kötü niyet taşıdığını
anladı. Gidip bir ağacın arkasına saklandı ve biraz sonra gelip dedi ki:
- Kapıları kapattım. Yalnız bir tanesi kaldı. Onu kapatmaya gücüm
yetmiyor. Ne kadar uğraşsam da kapatamıyorum.
-O, hangi kapıdır?
-Bu kapı, Allahü teâlânın bizi gözetlediği kapıdır.

Vali, bu sözü duyunca, pişman olup tevbe etti. Kendisini ilme ve ibadete
verdi. Allahü teâlânın sevgili kullarından biri oldu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Warrior
Co Admin
Co Admin
Warrior



Başarı Puanı
Başarı Puanı:
Dini Hikayeler Arsivi 1 Imgleft45/258Dini Hikayeler Arsivi 1 Emptybarbleue  (45/258)

Dini Hikayeler Arsivi 1 Empty
MesajKonu: Geri: Dini Hikayeler Arsivi 1   Dini Hikayeler Arsivi 1 Icon_minitimePerş. Haz. 24, 2010 11:47 am

Kararan yüz nurlandı

Süfyan-ı Sevri hazretleri anlatır:
Kâbe’yi tavaf ederken, her adımda salevat okuyan birini gördüm. Ona (Sen
gerekli duaları bırakıp hep salevat okuyorsun. Her yerde okunacak dua
var) dedim. (Sen kimsin?) dedi. Ben de kendimi tanıttım. (Sen avamdan
değilsin, âlimsin, sana anlatayım) diyerek başladı:

Babamla Beytullaha gitmek üzere yola çıkmıştık. Yolda babam hastalandı.
Onu tedavi etmek için epey uğraştıysam da babam vefat etti. Baktım,
ölünce yüzü karardı. Yüzünü kapattım. Yanında uyuya kalmışım. Rüyamda
öyle bir zat gördüm ki, ondan daha güzel yüzlü hiç kimse görmemiştim.
Çok güzel kokuyordu. Babamın yanına geldi. Yüzündeki örtüyü kaldırıp
elini babamın yüzüne sürdü. Babamın siyah yüzü nurlandı, bembeyaz oldu.
Bu zata kim olduğunu sorunca, (Ben Resulullahım. Baban, ömrünü boşa
harcadı. Fakat bana çok salevat okurdu, şimdi sıkıntıda olduğunu
bildirdiler, kendisi de benden yardım istedi. Çok salevat okuyan mümine
ben elbette yardım ederim)
buyurdu. Uyanınca babamın yüzünün
bembeyaz olduğunu gördüm. İşte bu yüzden her yerde Peygamber efendimize
çok salevat okuyorum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Warrior
Co Admin
Co Admin
Warrior



Başarı Puanı
Başarı Puanı:
Dini Hikayeler Arsivi 1 Imgleft45/258Dini Hikayeler Arsivi 1 Emptybarbleue  (45/258)

Dini Hikayeler Arsivi 1 Empty
MesajKonu: Geri: Dini Hikayeler Arsivi 1   Dini Hikayeler Arsivi 1 Icon_minitimePerş. Haz. 24, 2010 11:48 am

Kazdığı kuyuya düştü

Bir günEbu Cehil, Peygamber efendimize bir tuzak hazırlayarak evinin
önüne bir kuyu kazdırır. Ve sonra Resulullahı evine davet eder.
Peygamber efendimiz davet üzerine Ebu Cehilin evine doğru yola çıkar.
Eve yaklaştığında, Cebrail aleyhisselam gelip, Ebu Cehil'in, evinin
önünde tuzak için bir kuyu kazdığını söyler. Bunun üzerine Peygamber
efendimiz kendi evlerine döner. Ebu Cehil ise, geri dönmesine bir mana
veremeyerek kendisine sormak için arkasından koştuğunda, kapının
önündeki kuyuyu unutarak, adımını atar atmaz kendi eliyle kazdığı kuyuya
düşer.

Çıkarmak için ip uzattıklarında, bir türlü ipe kavuşamaz. İpler uzadıkça
kuyu derinleşir. Bu hâl üzerine Ebu Cehil karanlık kuyuda çıldıracak
gibi olur. Resulullaha haber verilerek kendisinin çıkarılmasını ister.
Durumu Peygamber efendimize bildirirler. Hemen kuyu başına gelerek
seslenir:
- Seni kuyudan çıkarırsam iman eder misin?
O da kabul eder.

Peygamber efendimiz mübarek ellerini uzatarak Ebu Cehili kuyudan
çıkarır. Ebu Cehil kuyudan çıkınca:
- Hayatımda senin kadar güçlü sihirbaza rastlamadım, der ve iman etmez.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Warrior
Co Admin
Co Admin
Warrior



Başarı Puanı
Başarı Puanı:
Dini Hikayeler Arsivi 1 Imgleft45/258Dini Hikayeler Arsivi 1 Emptybarbleue  (45/258)

Dini Hikayeler Arsivi 1 Empty
MesajKonu: Geri: Dini Hikayeler Arsivi 1   Dini Hikayeler Arsivi 1 Icon_minitimePerş. Haz. 24, 2010 11:48 am

Kibrin zararı

Günaha bir tevbe yeter, taata bin tevbe yetmez. Günah işleyen, tevbe
ederse Allah affeder. Fakat ibadet eden, ucba kibre kapılabilir. Buna
bin tevbe bile yetmez. Beni İsrailden bir fasık vardı. Bir âbid de
ibadetiyle şöhret bulmuştu. Fasık, bu âbidin yanından geçerken,
"Gideyim, şu âbidin yanına oturayım, belki Allahü teâlâ onun hürmetine
beni affeder" diye düşündü. Gidip âbidin yanına oturdu. Âbid ise,
üzerinde bulutun gölgelendirdiği bir zat olduğu için, böbürlenip, "Bu
fasık, benimle oturamaz" diyerek ondan yüzünü çevirdi. Yüz bulamayan
fasık da çekip gitti. Fakat Âbidin üzerindeki bulut, fasıkla beraber
gitti. Allahü teâlâ zamanın Peygamberine (İnsanlara niyetlerine göre
muamele ederim. Fasıkın günahlarını, onun bu iyi niyetinden dolayı
affettim. Âbidin ibadetlerini de kibri sebebiyle yok ettim)
diye
vahyetti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Warrior
Co Admin
Co Admin
Warrior



Başarı Puanı
Başarı Puanı:
Dini Hikayeler Arsivi 1 Imgleft45/258Dini Hikayeler Arsivi 1 Emptybarbleue  (45/258)

Dini Hikayeler Arsivi 1 Empty
MesajKonu: Geri: Dini Hikayeler Arsivi 1   Dini Hikayeler Arsivi 1 Icon_minitimePerş. Haz. 24, 2010 11:48 am

Kimin rızkını senden biliyorsan

Adamın biri Şeyh Şibli hazretlerine dedi ki:
- Efendim, aile efradım çok fazla, geçim sıkıntısı içindeyim, ne
yapmalıyım?
- Hemen eve git, kimin rızkını sana bağlı görüyorsan onu kapı dışarı et,
kimin rızkını da Allah'tan biliyorsan o evinde kalsın.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Warrior
Co Admin
Co Admin
Warrior



Başarı Puanı
Başarı Puanı:
Dini Hikayeler Arsivi 1 Imgleft45/258Dini Hikayeler Arsivi 1 Emptybarbleue  (45/258)

Dini Hikayeler Arsivi 1 Empty
MesajKonu: Geri: Dini Hikayeler Arsivi 1   Dini Hikayeler Arsivi 1 Icon_minitimePerş. Haz. 24, 2010 11:49 am

Konuş ya Cüneyd

Cüneyd-i Bağdadi hazretleri, hocası hayatta iken, edep olarak, tam 30
yıl dinden bahsetmemişti, yani ortaya çıkıp da vaaz ü nasihat etmemişti.
Bir gün rüyasında Resulullahı görür, ona (Konuş ya Cüneyd) diye
emir verir.

Sabah olunca, bunu hocama nasıl söyleyeceğim diye tereddütlü bir şekilde
hocasının evinin yolunu tutar. Kapıyı çalar, hocasının huzuruna kabul
edilir. Daha konuşmaya başlamadan hocası, (Konuş ya Cüneyd, aynı
rüyayı ben de gördüm)
buyurur.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Warrior
Co Admin
Co Admin
Warrior



Başarı Puanı
Başarı Puanı:
Dini Hikayeler Arsivi 1 Imgleft45/258Dini Hikayeler Arsivi 1 Emptybarbleue  (45/258)

Dini Hikayeler Arsivi 1 Empty
MesajKonu: Geri: Dini Hikayeler Arsivi 1   Dini Hikayeler Arsivi 1 Icon_minitimePerş. Haz. 24, 2010 11:49 am

Kötülük eden kendine eder

Zatın birisi bir hükümdara der ki:
- Sana iyilik edene fazlasını yap, kötülük edene bir şey yapma, onun
kötülüğü kendine yeter.

Bunu gören biri, bu zatı çekemeyerek hükümdara der ki:
- Bu zat, bana senin nefesinin koktuğunu söyledi.
- Doğru mu söylüyorsun?
- Elbette doğru, yanına yaklaşınca ağzını, burnunu tutarsa sözüm doğru
çıkacaktır.
- Bir tecrübe edelim.

Bir gün o adam, o zatı yemeğe davet eder ve sarmısaklı yemek yedirir.
Sonra da der ki:
- Hükümdarı rahatsız etmemek için ona fazla yaklaşma!

Bu zat yine hükümdarın huzuruna girer ve karşısında beklerken, hükümdar
tecrübe etmek için adama der ki:
- Yanıma yaklaş!

O zat da ağzını, burnunu tutarak hükümdara yaklaşır. Hükümdar kendi
kendine, adamın doğru söylediğine inanır ve eline kağıt kalem alarak bir
yazı yazıp, o zata der ki:
- Bu mektubu falan kumandana götür!

O zat, mektubu alıp dışarı çıkınca, kendisine yemek yediren adama
rastlar. Der ki:
- Elindeki ne?
O zat da, hükümdarın kendi eliyle yazdığı fermanlar genel olarak bir
ikram verilmesi gereken yazılar olduğu için der ki:
- Hükümdar bir miktar hediye yazmıştır, onu almaya gidiyorum.
- Ne olur, bu kağıdı bana ver.
- Buyurun alın!

Adam kağıdı alıp kumandana gider. Yazı tamamen umulanın aksine çıkar.
Meğerse hükümdar kağıda, “Bu kağıdı getiren adamı cezalandır” diye
yazmıştır. Bunu duyan adam, “Bunun sahibi ben değilim, istersen, esas
sahibini getireyim” derse de, fayda vermez. Emir yerine getirilir.
Ertesi gün aynı zat, yine hükümdarın huzuruna çıkınca, hükümdar der ki:
- Sana dün verdiğim mektup ne oldu?

O zat durumu anlatır. Hükümdar sorar:
- Benim nefesimin koktuğunu söylüyormuşsun, doğru mu idi?
- Hayır, böyle bir şey yok.
- Öyle ise neden bana yaklaşınca burnunu kapadın?
- O adam, bana sarmısaklı yemek yedirmişti. Kokusu sizi rahatsız etmesin
diye ağzımı kapadım. Böylece burnum da kapanmış oldu.

Hükümdar meseleyi öğrenince der ki:
- Kötülük yapan kötülüğünün cezasını buldu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Warrior
Co Admin
Co Admin
Warrior



Başarı Puanı
Başarı Puanı:
Dini Hikayeler Arsivi 1 Imgleft45/258Dini Hikayeler Arsivi 1 Emptybarbleue  (45/258)

Dini Hikayeler Arsivi 1 Empty
MesajKonu: Geri: Dini Hikayeler Arsivi 1   Dini Hikayeler Arsivi 1 Icon_minitimePerş. Haz. 24, 2010 11:49 am

Koyun çoban için değildir

Yalnız yaşayan bir derviş, sahranın bir köşesinde oturuyordu. Yanından
adamlarıyla bir hükümdar geçti. Derviş, başını kaldırıp hükümdara
iltifat etmedi. Hükümdar öfkelendi. Vezir dervişe dedi ki:
- Niçin saygı göstermedin?
Derviş cevap verdi:
- Hükümdara söyle, kim kendisinden nimet umuyorsa saygıyı ondan
beklesin. Şunu da bilsin ki, hükümdarlar halkın koruması içindir. Koyun,
çoban için değildir. Fakat çoban, koyun içindir.

Hükümdar, dervişin sözünü beğendi:
- Benden bir şey iste,dedi.
Derviş cevap verdi:
- Bir daha beni rahatsız etmemenizi istiyorum.

Hükümdar:
- O halde bana öğüt ver, deyince derviş şunu söyledi:
- Şimdi elinde nimet varken düşün! Zirvedesin, Allah için ne yapacaksan
şimdi yap. Bu devlet de, saltanat da elden ele geçip gidecektir. Kalıcı
olan ahiret için yapılandır. Yapılan ibadet bile olsa Allah rızası için
yapılmamışsa dünyalık olur, dünyada kalır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Warrior
Co Admin
Co Admin
Warrior



Başarı Puanı
Başarı Puanı:
Dini Hikayeler Arsivi 1 Imgleft45/258Dini Hikayeler Arsivi 1 Emptybarbleue  (45/258)

Dini Hikayeler Arsivi 1 Empty
MesajKonu: Geri: Dini Hikayeler Arsivi 1   Dini Hikayeler Arsivi 1 Icon_minitimePerş. Haz. 24, 2010 11:49 am

Kuşun öğüdü

Tamahkârın yakaladığı küçük kuş der ki:
- Beni ne yapacaksın?
- Kesip yiyeceğim.
- Benim bir lokmacık etim, ne karın doyurur, ne de bir derde deva olur.
Beni bırakırsan sana üç mühim nasihatte bulunurum.
- Nasihatleri söylersen seni bırakırım.
- Birini elinde iken, ikincisini şu ağaca konunca, üçüncüsünü de karşı
tepeye varınca söylerim.
- Peki birincisini söyle!
- Elinde çıkan şeyin hasretini çekme!
- İkincisi ne?

Kuş, ağaca konunca der ki:
- Olmayacak şeye inanma!
- Üçüncü nasihati söyle! Kuş karşı tepeye varınca der ki:
- Sen ne ahmaksın, benim kursağımda ellişer gramlık iki tane inci vardı.
Beni kesseydin, bu incilere malik olacaktın.

İnci sözünü duyar duymaz, tamahkâr, hemen oraya yıkılıp kalır. Eyvah
diyerek dövünmeye başlar. Sonra der ki:
- Haydi üçüncüsünü söyle!
- Sen iki nasihati hemen unuttun. Üçüncüsünü söylesem ne faydası olacak?
- Söyle belki bunu unutmam.
- (Elden çıkan şeye üzülme) dedim, beni bıraktığına üzüldün, (Olmayacak
şeye inanma) dedim. Etimle, kemiğimle, 100 gram gelmezken, kursağımda
elli gramlık iki tane inci olduğuna inandın.

- Üçüncü nasihati söylemeyecek misin?
- Ahmağa nasihat kâr etmez. Tamah insanı kör ve sağır eder. Hakikati
görmeye mani olur
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Warrior
Co Admin
Co Admin
Warrior



Başarı Puanı
Başarı Puanı:
Dini Hikayeler Arsivi 1 Imgleft45/258Dini Hikayeler Arsivi 1 Emptybarbleue  (45/258)

Dini Hikayeler Arsivi 1 Empty
MesajKonu: Geri: Dini Hikayeler Arsivi 1   Dini Hikayeler Arsivi 1 Icon_minitimePerş. Haz. 24, 2010 11:50 am

Maşite hatunun imanı

Firavunun hazine işleriyle görevli bir veziri, bunun da Maşite adında
bir hanımı vardı. Firavunun kızının dadılığını yapıyordu. Kendisi Musa
aleyhisselamın dinine inandığı halde imanını gizliyor, ibadetlerini de
gizli yapıyordu.

Maşite hatun bir gün hamamda Firavunun kızının saçını tararken, tarak
yere düştü. Tarağı yerden gayri ihtiyari besmele çekerek aldı. Firavunun
kızı bu söze kızarak dedi ki:
-Ey dadı! Bu nasıl sözdür. Benim babamdan başka tanrı mı vardır? Babamın
adını değil de, bir başkasının adını nasıl söylersin?
-Evet yavrum Allah vardır. Hem yeri, göğü ve içindekileri yoktan var
eden, seni beni, babanı ve bütün varlıkları yaratan bir Allah vardır.

Firavunun kızı bu sözlere daha da kızarak dedi ki:
-Seni babama şikayet edeceğim. Hak ettiğin cezaya çarptırılacaksın.

Durumu babasına söyledi. Firavun Maşite hatuna dedi ki:
- Sen benden başka bir tanrıya inanıyormuşsun. Söyle, benden başka yer
yüzünde tanrı var mıdır?
- Ey Firavun sen de biliyorsun ki sen ilâh değil, âciz bir kulsun. Seni
de yaratan Allah'tır. Sen fânisin, yok olacaksın. Fakat Allah ebedidir.
Fâni değildir. Musa aleyhisselam da Onun Peygamberidir.

Bu sözlere çok kızan Firavun onu hemen öldürmektense, her gün bir uzvunu
keserek başkalarına da bir ders olmasını istedi. Önce tırnaklarını
çektirdi. Saçından tavana asıldı. Kamçılarla vücudundan kan çıkıncaya
kadar kırbaçlandı. Bunlara rağmen dininden dönmeyince, Firavunun kini
günden güne fazlalaşıyordu. Maşite hatunu bir ağaca bağlattı. Biri 5
yaşında, diğeri de 5 aylık olan iki kız çocuğundan büyüğünü karşısına
getirerek şöyle söyledi:
-Ey Maşite, beni tanrı olarak kabul edersen seni serbest bırakacağım.

Maşite, yavrusunun acıklı hâline, bir de Firavunun hâline baktı. Sonra
dedi ki:
- Ben ancak bir olan Allah'a inanıyorum.

Firavun eline geçirdiği bıçakla 5 yaşındaki yavrunun gırtlağını
annesinin gözü önünde kesti. Kanını da Maşite'nin ağzına yüzüne
sürdürdü. Sonra tekrar hiddetlenerek şöyle sordu:
- Söyle, benden başka tanrı var mıdır?
- Allah birdir, Allah'tan başka ilâh yoktur.

Bu sefer Firavun 5 aylık kundaktaki yavruyu getirmelerini istedi.
Getirilen yavruyu annesine yaklaştırdıklarında saatlerdir süt emmeyen
yavru, meme aramaya başladı.

Maşite hatun önceki yavrusunun uğratıldığı akıbetini düşündü. İkinci
yavrusunun da hunharca kesilmesine bir anne olarak dayanamayacaktı,
kararını verdi. Firavuna Rabbim sensin diyecek, fakat kalben
inanmayacaktı. Tam ''Rabbim sensin'' diyeceği sırada küçük yavru dile
gelerek dedi ki:
- Hayır anne, hayır! sabreyle! Rabbim sensin deme! İmanından asla dönme.
Firavuna inanma! Benim için, ablam için, senin için, Allah'ın Cennette
hazırlamış olduğu makamı görüyorum. O makamı, etrafında sana hizmet
etmek için pervane gibi dönen hurileri de görüyorum.

Firavun ve orada hazır olanlar bu sözü duydular. Tevbe edeceklerine daha
da hiddetlenen Firavun, 5 aylık yavruyu da hemen boğazlattı. Fakat
Maşite hatun ağlamıyor, gülüyordu. Kızının gördüklerini artık o da
görüyordu. Ölümünün bir an evvel gelmesini arzuluyordu. Firavun,
kocasıyla beraber Maşite hatunu ve yavrusunu kaynar kazanın içine attı.
Fakat kini hâlâ yatışmamıştı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Warrior
Co Admin
Co Admin
Warrior



Başarı Puanı
Başarı Puanı:
Dini Hikayeler Arsivi 1 Imgleft45/258Dini Hikayeler Arsivi 1 Emptybarbleue  (45/258)

Dini Hikayeler Arsivi 1 Empty
MesajKonu: Geri: Dini Hikayeler Arsivi 1   Dini Hikayeler Arsivi 1 Icon_minitimePerş. Haz. 24, 2010 11:53 am

Muhammed Hadimi hazretleri

I. Mahmut Han, Medine-i Münevvere'ye gitmişti. O zaman Medine'de Harem
muhafızı olarak bulunan Hacı Beşir Ağa’ya, (Harem-i şerifte, kaldığın bu
zaman zarfında önemli bir olay oldu mu?) diye sordu.

O da şöyle anlattı:

“Ravza-i Mutahharedeki Cibril kapısı bazı geceler seher vakti açılır,
fakat içeri kimsenin girdiğini göremezdim. Bir defasında kararımı
verdim, her gece sabaha kadar uyanık kalacak, ne pahasına olursa olsun
bunun hikmetini öğrenecektim. Epey gün böyle bekledim. Bir gece kapı
yine açıldı. Hemen koştum, içeride bir zat vardı. Kim olduğunu sordum.
Bana, Konya Hadim’den olduğunu söyledi. İmam-ı Birgivi’in (Tarikat-ı
Muhammediyye) isimli kitabını şerh ettiğini, şüphe ettiği bazı yerleri
Resulullahın bizzat kendisinden öğrenmeye geldiğini söyledi. Kendisini
odama götürdüm. Bir müddet kaldıktan sonra benden izin isteyerek
ayrıldı. Ben, sabah namazından sonra gene odama şeref vermesini rica
ettim. (Memleketimde imamlık vazifem var! Bana izin ver) dedi ve ayrılıp
gitti. Bundan sonra da arada sırada gelirdi, kendisiyle görüşürdük...”

I. Mahmut Han, olayın doğruluğuna iyice kanaat getirmek için de
memleketin birçok âlimleri ile beraber Hadimli Muhammed efendiyi davet
etti. Sonra Hacı Beşir Ağa'yı çağırdı. Hacı Beşir Ağa, o kadar topluluk
içinde Muhammed Hadimi hazretlerini tanıyarak yanına vardı, (Hoş
geldiniz) dedi. Padişah ve orada bulunan zevat da olayın doğruluğuna
iyice inanmış oldular.

Not: Hakikat Kitabevi yayınlarından İslam Ahlakı kitabı,
Muhammed Hadimi hazretlerinindir. www.hakikatkitabevi.com
adresinden okunabilir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Warrior
Co Admin
Co Admin
Warrior



Başarı Puanı
Başarı Puanı:
Dini Hikayeler Arsivi 1 Imgleft45/258Dini Hikayeler Arsivi 1 Emptybarbleue  (45/258)

Dini Hikayeler Arsivi 1 Empty
MesajKonu: Geri: Dini Hikayeler Arsivi 1   Dini Hikayeler Arsivi 1 Icon_minitimePerş. Haz. 24, 2010 11:54 am

Müslüman olunca önceki günahlar affedilir

Dıhye-i Kelbi, iman etmeden önce zengin bir Arap melikiydi. Peygamber
efendimiz onun müslüman olmasını arzu ediyordu.

Dıhye, Mescid-i Nebeviye girdi. Peygamber efendimiz, mübarek
omuzlarındaki elbisesini yere serdiler. Oraya oturmasını işaret
buyurdular. Resul-i ekrem efendimizin bu keremini gören Dıhye’nin
gözlerinden yaşlar boşandı. Hürmetle, saygı ile “Eşhedü en lâ ilâhe
illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve Resulühu”
diyerek
hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Peygamber efendimiz aleyhisselam
sordu:
- Niçin ağlıyorsun?
- Ya Resulallah! Ben çok büyük günahlar işledim. Bu günahlarımın
kefareti nedir? Malımın, mülkümün sadaka olarak verilmesi mi, yoksa
öldürülmem mi gerekiyor?

- Ey Dıhye, nedir günahın?
- Ya Resulallah! Cahiliyet devrinin âdetine uyarak kız çocuklarımı
öldürmüştüm.

Tam o sırada Cebrail aleyhisselam gelerek:
“Ya Resulallah! Allahü teâlâ müslüman olanların önceki işledikleri
bütün günahlarını affetti”
buyurdu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Warrior
Co Admin
Co Admin
Warrior



Başarı Puanı
Başarı Puanı:
Dini Hikayeler Arsivi 1 Imgleft45/258Dini Hikayeler Arsivi 1 Emptybarbleue  (45/258)

Dini Hikayeler Arsivi 1 Empty
MesajKonu: Geri: Dini Hikayeler Arsivi 1   Dini Hikayeler Arsivi 1 Icon_minitimePerş. Haz. 24, 2010 11:54 am

Muaaaile, Cebriyeci ve Ateist

İmam-ı a'zam hazretlerine bir ateist, bir muaaaile, bir de cebriyeci üç
kimse gelir. Ateist sorar:
(Allah varsa, var olan görülür. Varsa ispat et.)
Akılcı olan muaaaile sorar:
(Cehennemde ateş var. Şeytan ateşten yaratılmıştır. Şeytana ceza
vermek mümkün mü?)
Cebriyeci de sorar:
(Sen ise irade-i cüziyye var diyorsun. Her şeyin hâlıkı Allah iken
insan ne yapabilir ki?)

İmam-ı a'zam hazretleri, yerden 3 avuç nemli toprağı top gibi yapıp, her
topu birine atar.
Üçü de, durumu kadıya şikayet eder. Kadı niye çamur topu attığını sorar.

İmam-ı a'zam hazretleri der ki:
Bunlar bana soru sordu ben de cevap verdim. Ateist, Allah varsa,
var olan şeyin görünmesi gerekir demişti. Toprak başımı acıttı dedi,
madem ağrı var, ağrıyı göstermesi lazımdır. Ağrıyı bile göremeyen
Allah’ı nasıl görebilir ki? Ateist akılsızdır, aklı varsa göstermesi
gerekir. Ruh da akıl gibi görünmez, ama yaptıklarından anlaşılır.
Kâinatın var olması da onun bir yaratıcısının olmasını gerektiğini
gösterir.

Muaaaile
olan ise, topraktan yaratılmış olduğu halde, çamur toptan
etkilendi. Toprak topraktan etkilendiğine göre ateş de ateşten
etkilenir. Demir testeresi demiri kestiği gibi, ateş de ateşi yakar.

Cebriyeci
ise, (Allah her işi zorla yaptırır) diyordu. O zaman o
toprağı Allah attı, bu beni niye şikayet ediyor? Kendi kendini
yalanlamış oluyor.


Ustasız yapılan kayık
Hz. İmamın böyle kısa cevaplar verdiği çoktur. Mesela bir ateistle
saat onda buluşup münazara etmek üzere anlaşırlar. Hz. İmam kasten
toplantıya bir saat kadar geç gelir. Ateist gecikince, (Bakın imamınız
korktu gelemiyor) der, gelince de niye geç kaldın diye sorarlar. O da, (Kayık
yoktu. Irmaktan geçemedim, bir de baktım ki, ağaçtan kopan dallar
kendiliğinden bir kayık oluverdi, ben de binip geldim, ondan geciktim)

der. Ateist, gülmeye başlar, (Gördünüz mü nasıl yalan söylüyor, hiç
kendiliğinden, bir ustası olmadan kayık yapılır mı?) der. Hz. İmam hemen
taşı gediğine koyar:
(Bre ateist, bir kayık ustasız kendiliğinden olamazsa, bu koca kâinat
kendiliğinden nasıl var olur)
diyerek ateistle münazara bile
etmeden galip gelir.


Sayıların sonu olmaz
Yine bir ateist, (Allah var ise, başlangıcı olmadığı gibi, sonsuz da
olamaz, yani Allah ezeli ve ebedi değildir) der. Hazret-i İmam, 1’den
önce sayı var mı?
der. O da yok der. (Sayıları sonuna kadar say
bakalım)
der. O da, epey saydıktan sonra, bırakır. Hz. İmam, (Devam
et, sonuna kadar say)
der. Ateist, (Milyon, milyar, trilyon,
katrilyon…. Bunun sonu olmaz) deyince, Hz. İmam, (Sayıların bile
1’den öncesi ve sonu olmadığına göre, kâinatı yoktan yaratan ezeli ve
ebedi olmaz mı?)
der.


Güvenilen kişi
İmam arkasında niye Fatiha okutturmuyorsun diyenlere de şöyle der:
Siz kırk kişisiniz, hepinizi ayrı ayrı mı ikna edeyim yoksa en
güvendiğiniz ilim sahibi birini ikna etsem, siz de kabul eder misiniz?

Adamlar kabul ederiz der. O zaman Hz. İmam der ki:
Münazara başlamadan daha dava bitmiştir. Siz kırk kişiden birisine
güveniyorsunuz, onu seçtiniz. Ben de imamın okuduğu kâfi gelir, cemaatin
okuması gerekmez diyorum. Siz nasıl bir kişiye güvenmişseniz ben de
imama güvendim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Warrior
Co Admin
Co Admin
Warrior



Başarı Puanı
Başarı Puanı:
Dini Hikayeler Arsivi 1 Imgleft45/258Dini Hikayeler Arsivi 1 Emptybarbleue  (45/258)

Dini Hikayeler Arsivi 1 Empty
MesajKonu: Geri: Dini Hikayeler Arsivi 1   Dini Hikayeler Arsivi 1 Icon_minitimePerş. Haz. 24, 2010 11:54 am

Namaza gelenin farkı

Harun Reşid, bir Ramazan günü Behlül'e, akşam namazında camiye gitmesini
ve namaza gelen herkesi iftara davet etmesini söyledi.

Akşam oldu, namaz kılındı, namazdan sonra Behlül 5-10 kişilik bir grupla
çıka geldi. Harun Reşid şaşırdı:
- Akşam camiye bu kadar insan mı geldi?

Behlül cevap verdi:
- Siz bana camiye gelenleri değil, namaza gelenleri iftara çağır
dediniz. Namazdan sonra cami kapısında durdum, çıkan herkese hocanın
namaz kıldırırken hangi sureyi okuduğunu ve daha başka şeyler sordum.
Onları da yalnız bu getirdiğim kişiler bildi. Camiye gelen çoktu ama
namaza gelen bu kadarmış.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Warrior
Co Admin
Co Admin
Warrior



Başarı Puanı
Başarı Puanı:
Dini Hikayeler Arsivi 1 Imgleft45/258Dini Hikayeler Arsivi 1 Emptybarbleue  (45/258)

Dini Hikayeler Arsivi 1 Empty
MesajKonu: Geri: Dini Hikayeler Arsivi 1   Dini Hikayeler Arsivi 1 Icon_minitimePerş. Haz. 24, 2010 11:55 am

Neyine güvenerek kibirleniyorsun?

Bayezid-i Bistami hazretleri bir gün yeni temiz beyaz elbiselerini giyip
dar bir sokaktan mescide giderken yolun ortasında yatan uyuz bir köpeğe
rast gelir. Sokak o kadar dar ki iki kişi yan yana zor geçer. Bu
mübarek zat dört mezhebin de şartlarına riayet ettiği için ve Şafii
mezhebinde de köpek necis olduğu için hani bir de silkinip üzerindeki
yaşlık üzerine bulaşmasın diye düşünüp eteklerini toplayarak köpeğe
değmeden yanından geçmeye çalışırken köpek lisan-ı fasih ile;
"Ey Bayezid, sen kim oluyorsun. Beni uyuz bir köpek olarak yaratan da
seni Bayezid-i Bistami olarak yaratan da bir Allah’tır. Beni uyuz bir
köpek olarak yaratan Rabbim, beni Bayezid seni de uyuz bir köpek olarak
yaratabilirdi. Neyine güvenerek kibirleniyorsun?"

Bayezid hazretleri ise buna çok pişman olur.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Dini Hikayeler Arsivi 1
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 3 sayfasıSayfaya git : 1, 2, 3  Sonraki
 Similar topics
-
» Dini Hikayeler Arsivi 2
» Dev Avatar Arşivi

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Dinimizi Tanıyalım :: Dini Hikayeler-
Buraya geçin: